8 Kasım 2012 Perşembe

Yasin buyudukce mumlarin azalirmis.Dogum gunu pastami gordugumde ilk aklimdan gecen seydi.Tek mum oldugundan midir nedir tum dileklerimi tek cumle icinde siralama geregi duydum.Mutluluk,saglik,huzur,basari ve ask. Rituel gibi gorunsede hayatta eksik olan bi seyler oldugunu biliyordum.Muzlu sut ve mukemmel dostlar dilemedigime gore eksik olan baska seylerdi.Annem hep yetinmeyi bilmedigimden sikayet etsede ben 23 sene yetinmistim aslinda.Sen geldin ve ben bunu anladim. "Hayatta bisi daha ogrenmis oldum" repligi sadece İssiz Adamin Ada`sinin diline yakismazdiya. Ben de bisi daha ogrenmis oldum iste.Neyin hediyesiydin sen sonra cok dusundum. Annemin yanildigini. Belki de kanaatkar olusumun mukafati oldugunu..Ne diyordum? Sonra sen geldin... Ben tek mum ufleyerek 5 yas buyudum seninle..Yasayamam olurum dedigim seylersizde yasayabilecegimi gosterdin bana.. Ve buyuk konusmamam kanaatkar olusuma eklendi...Dunyada her kadin ruh esinin kaburgasindan yapilmis derlerya. Dogru sevgili.Basimi gogsune koydugumda kafam oraya tam uyunca anladim.Puzzlen son parcasi benmisim yani.. İste benim bir yas buyume seruvenim bu sene boyle oldu..Simdi senin dilek zamanin..Huzur, saglik, mutluluk ne dilersen dile tek cumle hakkin var. Sen dile. Soz aminli muma uflemesi benden !

13 Ekim 2012 Cumartesi

Kursuni renkler

Her sey guzel olacak dedikleri an ic sesimin ve her sey bitiyor diye tamamladigini soylerken trafigin en kilit noktasindaydim.Camdan bakip dusunmek,insanlari birine benzetmek, yan arabada koltuktan kafasi dusmus kucuge gülmek icin ideal bir trafikti.Ama ben iç sesimin tamamlama halini dusunmeyi sectim. Guzel olan her sey biter mi ?Ask mesela bitiyor aslinda.Cikolata,muzlu süt,pazar kahvaltilari,Gokhan Turkmen'in en akustik parcalari.Hepsi o kadar cabuk biterken bir konuyu saatlerce konusmanin anlamsizligini dusundum.Seni uzen bir konu icin saatlerini harcarken neden google'a Gokhan Turkmen yazmiyoruz ki? Kursuni renkler gibi...Ya da ne bileyim iste...Demem su ki: İnsanlari anlamak cok kolay,iletisim problemi yasamiyorsan kendini anlatmanda...Ama seni anlayip anlamadiklarini anlamak bu cumleyi kurmak kadar zor .

24 Eylül 2012 Pazartesi

Maneviyat

Uyandiginda gulumsuyorsan eger bu onunla mutlu oldugunu gosterir.Hayir avuclarinin terlemesi yanaklarinin al al olusundan farkli bir sey bu.Maneviyatimin guclu olusuyla hele hic ilgisi yok.Dusunuyorumda ask bilincaltini ele gecirmeden hep bir eksiklik var.Bu eksiklik ask olmadan anlasilmiyor.Kilo vermen,yuzune renk gelisi, extra bakimli olma cabalarin, ojelerinindaimi parlakligi ve cantandan cikarmadigin el kremin... Bogaz bu kadar romantik miydi sen yokken? İki direkten ibaret olan ve egzos kokusunun denize karistigi o karma corman isiklar gozunu yormaz miydi insanin? Senden oncesi o deniz kadar bulanik.Dibi goremiyorum. İstemiyorumda. Korkutmuyor bu beni. Sonsuzluk gibi bisey. Bitmeyen. Maneviyatimin guclu olusuyla ilgisi yok. Yemin edebilirim.

22 Eylül 2012 Cumartesi

İcime yigilmis antika esyalari kaldirip atmak icin bir hayal kur bana. Bir hayal kur,ben oynayayim.Yagmurlu bir gunde yalin ayak yurudugum arnavut kaldirimlari olsun icinde. Gasp sehrinde olmayan bi hayal.Kiyi kasabasi olabilir.Sarap olmayi bekleyen uzum kokulu sokaklari olan bir kiyi kasabasi.Ve beni agiz dolusu guldur o hayalde.Sen kur,kurmasi parayla degilya.Derdimi tasami denizin dalgasi yap sen.Gokyuzunun her rengi kabulum.Bir kose bul bana, elimde bitmek bilmeyen siirler olsun.İsterse gun dogmasin.Sen kur iste.Kurmak bedava...

19 Eylül 2012 Çarşamba

Yalnizlik

Gideli 3 saat oldu bayım.Şimdiden özledim senili cümleler gelsede dilime susuyorum.Çünkü ben sırtım dönükken özlüyorum seni.Kilometreleri beklemiyor yüzünü görme isteğim.Sen mutfaktayken salonda seni özleyebiliyorum.Hayır yardım etmesende olur ama mutfakta yalnız kalmasam iyi olmaz mı?
Orhan Veli'yi mahfeden havalarin bize dokunmaması zor ihtimal. Şair optimistliği diye bir şey var şüphesiz.Kuş cıvıltısından ağız dolusu dizeler yazan insanların bile yıldığı sonbaharı sevmem için sebeplerimiz olmali. Belki filmlerde gördüğüm piknik sepetini alıp boğaza karşı bir falez bulmalıyız. Üşümemi unuturum söz. Söylenmem esen rüzgara illa mualefet oluncaksa bahar şarkıları söylerim kışa inat..Gülümserim.. Asmam yüzümü akmayan trafiğe.. Yakınmam anlayışsız insanlardan.. Bir şair doğar sonra bir şiir olur..Okuruz beraber.Bitmez şiir...Yıl olur...Ölmez şairler...

18 Eylül 2012 Salı

Muzeyyen Senar

Mevsimlerden Müzeyyen Senar...Hiç olmadık zamanda özleminin ağır bastığı mevsim..Gece yarısı olmaz mıydı böyle şeyler? Olmazmış.Günün en olmadık saatinde özleyebiliyormuş insan.Duyduğu bir melodide ,atılan bir kahkahada yüzünü görebiliyormuş..Hiç ummadığım bir sokakta karşıma çık istiyorum.Filmin devamında yanında ismimi verdiğin minik kız çocuğu olmasın, ıssız adam gibi iç seslerde değil hayalim.Salt konuşma işte..Her zaman sarı yapraklar üstünde sarınılmaz ya,biz kaldırım taşına oturup konuşalım..Son kuponunun yine yattığından bahset bana..Ben de aynı maça oynadığımı söyleyeyim ve gülelim yine..İşte biz bu senaryolarda dahi gülelim bayım. İster kaldırım taşı ister sarı yapraklar..

Ne demiş Müzeyyen Senar "Daha önceleri neredeydiniz?"

6 Ağustos 2012 Pazartesi

HEDİYE

Neyin hediyesisin sen ?

Acıları ceza, gülümsemeyi hediye sayan bir neslin çocuklarıyız biz. Ne zaman sızlansak ilk yakarışımız "Allahım ne günahım vardı benim?"ken benden sualsiz kabullenilmeyi bekleme.

Çok güldük başımıza bir şey gelecek ! demeden geldin sen..

Neyin hediyesisin sahi?
Öğrenim hayatım boyunca aldığım takdirlerin karşılığımı? Ya da kardeşime yaptığım ablalığın ? Yoksa ortaokulda aldığım küçük TEMAcı ödülümü mü duydun?İnadımın, azmimin, sadakatımın ?

Nasıl geldin hayatıma?

29 Temmuz 2012 Pazar

LODOS

Biz seninle hiç kış yaşamadık sevgilim.
Hava sıcaklığının mevsim normallerinin üstünde seyretmesi sen varsın diyeymiş demek ki.Bana yaklaştığın her  dakika birazcık daha ısıtırken havayı, bunca sene biz lodosa kanmışız meğer.Biz seninle karda yürümedik hiç.Ayaklarım donarken soğuktan, ayak izimin büyüklüğüne yanında gülmedim.Romantiklik olsun diye söylemiyorum ama yağmurda da gezmedik seninle.Elimi değil de dönmesin diye şemsiyemi tutturmadım hiç sana.Baharda geldin sen.Bu aralar dilimdeki melodinin "ne yaz ne kış o tam bahar ki ne bahar" oluşu bu yüzdendir belki de.Mevsimlerin en güzeliyle geldin.Mevsimlerin en güzellerini yaşayalım diye gitme.

Gecikmiş bir "4 Temmuz"

Bugün 4 Temmuz.
Dünyanın güneşe en uzak olduğu gün.
Eğer dünyamsan oturup bunun yasını tutmalıyım sevgili.Benden uzakta aldığın her nefes, nefesimden çalarken beynimin kalbime pompaladığının kan olduğuna dair şüphelerim var.

24 Haziran 2012 Pazar

İsviçreli Bilim Adamları

İnsan beyni aynı anda iki işi yapamazken 20 sn 'de 3-4 şey hatırlayabilirmiş.
Yalan sevgili..
Her işimin yanında seni düşünmemi hangi ülkenin bilim adamı açıklayabilir? Ya da güzel anılarımızı hatırlarken ilkokul çocuğuna döndüğünü matematiğimin.Ben beşlere kadar sayabiliyorum utancını dilimden alacak olan kim?Hem seni düşünüp hem o saniyede binlerce anımıza gülümseyerek gel bilimi de yanıltalım.Bize bir şey olmasın ...

19 Haziran 2012 Salı

Gel anlaşalım ...

Bazen sadece yazmak istersin.
Söylemek istemezsin.Dilde kelimeler cümle olmak için savaşırmış.Yoo hiç bir düşünür demedi bunu..Kelimeleri kullanmayı bilen herkes gibi ben söyledim..Tüm kelimeler dikbaşlıdır sevgili. Aşk'ı bile tek başına kullanırsan nereye götüreceğini bilemezsin..Bu yüzden ben "sen"i koydum yanına.İkinizi yanyana koyduğumda durulduğunu farkettim en dalgalı denizin.Dağıldığını farkettim yağmur bulutlarının.Hatta hiç seviyor'da bitmeyen papatyanın tüm yapraklarının seviyora çıktığını farkettim.

Ben aşka sen bize sahip çık şimdi.
Ben onu sensiz bırakmassam sen de bizi aşksız bırakmazsın di mi ?

12 Haziran 2012 Salı

Gamze

Gülümsüyorum...
Yanaklarımdan alıyorum ve vücuduma yayıyorum tüm enerjimi.Siz ona gamze diyorsunuz işte..Gamze değil o.Bir nevi xox oynuyorum içimde..Sıkıntılarımı birleştirip çiziyorum üstlerini..Alıyorum yanağımdan..Gözlerim dolunca ağladım sanıyorsunuz ya , heh o da sadece bir oyun tekniği..Ve yaşamına dönüm noktası olarak giren insanlar gün geliyor ve düğümlüyor göz pınarlarını..Oyunları bırakmanın tek koşulunun büyümek olmadığını öğretiyor sana.İçin çocukken kocaman olabiliyorsun...

Şu ana kadar kurduğun her cümlenin romanınıza önsöz olacağından emin oluyorsun..
Ve bir parça daha alıyorsun yanaklarından...

10 Haziran 2012 Pazar

Pembe duvarlı ev!

Seninle aynı mahallede büyümedik..Saklambaç oynarken ilk seni aramadı gözlerim.Tamam belki ilk masum öpücüğünü benim yanağıma kondurmadın.Ama böyle bir evimiz olmadığı için oldu bunların hepsi.Hani olsaydı şu merdivenlerden inerken nereye bakacaktım ben?Bağcığımı bağlamak için oturduğum merdivenlerde oyalanma sebebim kim olacaktı..Böyle bir evde büyümedik diye oldu hepsi..Taş binalar engeldi seni görmeme..Aynı sokaklarda büyüdük dememe engeldi annemin bahçe kapısını sınır bellemesi..Yani eğer hayatıma girişin bu kadar geciktiyse sebebini buldum sevgili.
Böyle evlerde geçmedi çocukluğumuz...

8 Haziran 2012 Cuma

İSTANBUL

Hep böyle değildim aslında ben, böyle içten gülmüyorum her güneşli sabaha...Vapurdan ayaklarımı sallarken kaçmıyorum dalgalardan..Denize bakıyorum.Ufuğa..Denizle gökyüzünün birleştiği yere..Ayıramıyorum sonra..Nerde deniz nerde gökyüzü bulamıyorum..Gülümsüyorum.Etrafımdakilerin delirdiğimi düşündüğünden eminim.O kadar içten gülümsüyorum..Telefon defterine bakarken gülümsüyorum...Ellerime bakarken gülümsüyorum.Kollarıma bakarken gülümsüyorum.

Gamzem oluyorsun, kahkaham oluyorsun sonra Karaköy sonra Kabataş sonra Kadiköy...
Her yer oluyorsun sonra.
Ve düşünüyorumda...
Benim ellerim hep küçüktü sevgili senin ellerinde kaybolmayı sevdi sadece..

4 Haziran 2012 Pazartesi

Alfabe

"Bu dolap işte! Bundan kesin lazım bizim eve hayatım" dediğin an İkea'ya gidip evlilik hayali kurmayan insan hipotezim çürüdü sevgili.Çürüdü çünkü seninle İkea'ya gitmeden kurdum ben o hayali..Beyaz atlı prens diye genellediğimiz o beklenen atınla gelmesende hayatıma, ben küçükken sevmişim aslında seni.Yıllarca sevmişim.Yıllarca gelinlik hayallerimin yanıbaşında tutmuşum..Karıştırmışım başka oyunlarla.Evcilik oynarken hayatla hayallerim sanmışım..Sen oyun bitmeden gelene dek...
Öyle bir geldin ki.Senden sonra gelmek fiili değişti lugatımda..Gitmek yüklemini sildin cümlemden.Özlemek nedir altını çizdin..Sevme eyleminin yan anlamlarını da varmış gösterdin...Cümle de vurgu nereye yapılırmış sen gelince öğrendim..Soru işaretleri mutluysan en az kullandığın noktalama işaretleriymiş.Nokta bitişi değil başlangıcı ifade edermiş ve nefes almak için virgül oksijenle eşdeğermiş
.Bütün gramerimi değiştirdin işte. Böyle geldin sen.Anlamım,dilim oldun..Şimdi gidersen alfabemde gider seninle ve suskun kalırım ben.Bu yüzden gitme işte.Hani benim için değil...Türkçemiz için gitme..

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Gözümün önünde büyüyordun...

Senden uzak kalmak için verdiğim bütün çabam sana bir adım daha yaklaştırırken beni, kimse bana Fatalizm diye bir kuramın yokluğundan söz edemez...
Küçük yaşımdan beri kaderci bir kız oldum..Öyle olmam gerektiğini anladığımda 13 yaşlarındaydım..Neden? diye soramadım.."Amcanı kaybettik" dediğinde telefonda ki ses bunu kardeşime açıklama görevi bana verilmişti.Bu yüzden Neden? diye soramazdım..Soruya soruyla cevap verilecek en uygun ortamdı çünkü..O an kadere sığınma güdüsü doğdu..Sonra büyüdüm..Hatta çok büyüdüm..Verdiğim her kayıpta büyüdüm.."Tüm sevdiklerin yanındayken bana büyümekten bahsetme" cümleleri dönemim geldi..Gerçek oydu çünkü..Bir insanı bir daha asla göremeyecek olma gerçeğini sorgusuz kabullenmediysen büyümemiştirsin hala..Ben büyüdüm ama..

...Derken yaşımın küçük aklımın büyük olduğu zamanda sen geldin..Hissettiklerime isim bulamamıştım..Kendimden uzaklaştım sana yaklaştım...Tüm suskunluğuma rağmen "ben söylerim ikimizin yerine" dercesine konuştun sen..Ömründe ilk kez, bir sempozyuma katılmış bilim adamından farksızdım..Öyle büyük konuşuyordun.
Sanırım en çok gözlerimi okumaktan farklı bir şey yaptığında etkilendim senden..Gözlerinden bir şey okumak bu kadar sıradanlaşmışken sen nargile dumanını burnumdan çıkarmamı saymıştın...Ağzımı açamazdım o an..Açsam ağzımdan çıkmayı bekleyen milyonlarca kelimeyi tutamayabilirdim.Ve duman çıkmak için burnumu seçmişti...

 O an anladım ki bir ömür konuşsan tek kelime etmeden dinleyebilirdim seni..
Dumanın burun kemiklerimi sızlatışına aldırmadan...

Gökten 3 elma düştü...

Başıma bir elma düşmeden geldin sen...Mutlu son için bir elma şart değilmiş..Şu ahir ömrümde bir şey daha öğrenmiş oldum !

Masal

Bir ev...Krem panjurlu, camlarından sardunyaların sarktığı bir ev..Naftalin olmasada hafif rüzgarda çiçek kokan odalar..Her adımda gıcırdayan ahşap bir zemin..Misafirin hiç uğramadığı bir misafir odası..Sandık lekelerinin itinayla gizlendiği çarşaflar..O evde babannemin "evlendiğinde bunu sana vereceğim" dediği antika radyoya takılıyor gözüm...Üstünde annemin çeyizinden kalma kanaviçe mi derler işte onunla işlenmiş bir örtü..Babamın "bu kız modernliğin kurbanı olacak" sözleri geliyor o an aklıma..Gülümsüyorum..Görse bu manzarayı çok utanırdı sözlerinden.. Her neyse tüm bunları düşünürken kızımın okuldan dönüş saatinin geldiğini hatırlayarak iniyorum ahşap merdivenlerden bahçe katına...


Böyle uyandım sevgili ! Hani bana bir masal anlattın ve uyandırdın beni...Sen masal anlattın ben uyandım..Sen masal anlattın ben uyandım..Yaşattıklarına masaldan başka bir isim koyasım gelmedi o an..Uyandım çünkü uykuyla harcanmayacak nicelerimiz vardı artık..Sana uykunda dokunamaz, seni uykunda sevemezdim..İnsanlar uykularında sıcağı soğuğu ayırt edemezlermiş..Uyuyanın üstüne kar yağarmış..Uyurken sıcağını hissedemezdim..İşte bu yüzden;
sen bir masal anlattın ve ben uyandım..

Sahi !

Bazı adamları sevmek için birkaç sebep olabilir ama seni sevmem için çok sebep var sevgili.Mesela bana bakarken saçlarımla oynamanı saatlerce sevebilirim.Ben üzülmiyim diye gülebilmeni,beni sevişini...
Sahi ! Beni sevişin demişken..Bir adı olmalı bunun.Sevmek değil bu yaptığın.Hiç bir aşk benzemiyorken sevişine sevmek demek büyük ayıp..Beni üzdüğün anlarda bile yokluğunu düşünmek korkutucu...Tüm koşullar böyleyken tek bir şey kalıyor geriye...

Eğer tanrı olmasa şüphesiz sana tapardım sevgili...

Olmaz mı?

Kokunla uyandım bu sabah yine.,
İnandıramadım yastığımı sensiz uyuduğuma.O kadar sen kokarken her yer.Kimse de inanmazdı zaten.Sonra yüzümü yıkarken sana baktığım gibi bakmamışım aynaya.Ayna da üzgün açıkçası..Ben hiç böyle bakmamıştım halbuki etrafıma..Ayna,yastık,yorgan..Sen görmelisin diye giymediğim kıyafetler biriktirdim olduğun güne..İşte öyle başladı günüm sevgili..Yastıklar, aynalar, kıyafetler hepsi ben kadar tepkili yokluğuna.Hani benim için değil de onlar için bi gelsen? Gitmesen sonra...
Çok iyi olmaz mı?

İlkbahar,Sonbahar,Kış

Havanın bu güzelliğiyle bir ilgin var mı sevgili? Hayır yaz sen gelmesen de gelir miydi diye düşünüyorum.İnsanları mevsimlerin ilkbahar , sonbahar ve kıştan ibaret olduğuna inandıracak gücüm var.Geldin diye geldi yaz.Gelmesen bu kadar güzel girmezdi güneş yatağıma, bu kadar çok ısınmazdı içim,tatil planlarım bu kadar hevesli olmazdı gelmesen.
Geçen 21 yaza borçlusun sevgili.
İnandırmalısın herkesi 4 mevsim olduğuna...

34

Simit çayla vapura binerse onun adı İstanbul'dur demişler.Tüm huzur bulduklarımı toplayınca da kokun çıkıyor.Ne çay, ne simit, ne vapur yani.Sen ol yanımda bize her yer İstanbul.

Yaşımı büyütüyorsun...

Evet evet tam bu.Sana dokunuyorum, büyüyorum sonra...Tüm olgunluğumla ayaktan durabilmem sana dokununca oluyor.Metanetim sana dokununca gitmekten vazgeçiyor.Sana dokunmak demek büyümek demek sevgili...

Siz Türkler nasıl der?

Senden önce de böylemiydim diye düşünüyorum.En içten kahkahamı sana saklamışım sanki...Gezilmemiş sokaklar, yenilmemiş yemekler, dinlenmemiş müzkler biriktirmişim.Bir gün çıkıp geleceğini bilir gibi yaşamışım...Ne diyordum ?

..İşte sonra sen geldin. Tüm -miş'li cümlelerimi  attın gelirken...Şimdi tüm yapılmazlar yapılır gözümde.Hiç koklamadığım bir koku, hiç göstermediğim bir tebessüm, hiç hissetmediğim kelebeklerim var artık...Evet tam midemde... Siz Türkler nasıl der?

22 Mayıs 2012 Salı

Daha önce hiç koklamadığım bir koku bu...

Ama çok tanıdık.Yıllardır yanıbaşımda bu kadar güzel kokarken naptığımı düşünüyorum.Zaman kavramım değişik bu günlerde.Yanındayken durduramadığım dakikalar sen yokken çok aheste.Özlemek kelimesinin içini nicedir bu kadar dolu görmedim.Dilime sürekli takılan şarkılar var."Ben kayboldu sanmıştım meğer sendeymiş" derken radyoda ki ses,bir insanın kokusu gelir mi buruna? Sesi gelir, görüntüsü gelir.Kokunu alıyorum.Aslında hep benimle olan koku, kokum oluyor.Sonra devamını getiriyorum.
"Mucizeler hep böyle ansızın gelir."